Gitgide yalnızlaşan ve bireyselleşen dünyada sosyalleşme ihtiyacımızı gidermek de sanal aleme düştü.

Nur topu gibi bir sosyal medya kavramı uzunca bir süre önce elimize doğdu.

Onlarca uygulama arasından sıyrılan, Facebook ve Twitter’a ek olarak her gün takip edilen yenileri eklendi. İnstagram kalıcılığını kanıtladı, arada bir Vine, Snapchat furyaları yaşandı. Daha niceleri de şu anda yaratılmakta. Kitle o kadar büyük ve tepki süresi o kadar hızlı ki bir programın tutup tutmayacağını çok kısa sürede ortaya konuyor. Popülerliğinin kalıcı olup olmayacağı ise biraz da uygulamanın kendini ne kadar hızlı yenileyebildiği ile doğru orantılı oluyor. Malum devir hız ve yenilik devri, herkes her şeyden çok çabuk sıkılıyor. Klasikleşme kavramı artık her zamankinden biraz daha uzak görünüyor.

Burada asıl iş sosyal medyayı etkin bir pazarlama aracı olarak kullanan firmalara düşüyor. Maalesef iş tek bir post hazırlayıp bunu tüm mecralarda aynı anda yayınlamakla bitmiyor. Çünkü her uygulamanın kullanıcı kitlesi farklı beklentiler içinde. Hitap ettiğiniz sosyal medya kullanıcısı aynı kişi olsa bile zaten bir uygulamada gördüğü mesajınızı diğer uygulamada da görmekten hoşlanmıyor. Bir süre sonra sizi takibi bırakıyor.

Bizim sektörümüzde en bilinen araçlardan biri de Blogger Anneler. Kavram dilimize yerleşti ama kökenini bilmekte de fayda var aslında. Blog kelimesi “web log” kelimesinden türemiş, internet günlüğü anlamında. Bu tarz günlük tutanlara da blogger deniliyor. Kendi hayat deneyimlerini herkesle paylaştıkları bir dünya yaratıyorlar. Bu dünya takipçileri için ne kadar cazipse şirketler için de bir o kadar etkili bir pazarlama kanalı. Bu kanal samimi, gerçek ve iletişime açık. En iyi tarafı ise herkes için ne kadar erişilebilir oldukları. Bloglar konuşkan, bilgilendirici, düşünceli ve çoğunlukla esprili olabilir ve asıl önemlisi blogger annelerin “insani” yönü onlara birçok insanı çeken şeydir. Takipçiler her paylaşım altına fikirlerini, sorularını anında yazabiliyorlar. Blogger olarak genellediğimiz bu kanal da tıpkı diğer kanallar gibi kendi içinde ayrılmaya başladı bile. Yazı yerine video ile iletişim kuran Vlogger ve fotoğraf ile iletişim kuran instagrammer gibi kendi tercih ettikleri uygulamalar ile anılanları mevcut.

Anne adayları tam da yaşayacakları süreçle ilgili en çok bilgiye ihtiyaç duydukları dönemde takip etmeye başlıyor blogger anneleri, yani bizlerin de onlara ulaşıp bilgiyi doğru şekli ile aktarmak isteyeceğimiz aynı dönemde. Gerçek şu ki, bloglar artık sadece insanların kişisel hayatlarının çevrimiçi günlükleri değil. İşletmeler ürünlerini ve hizmetlerini daha geniş bir kitleye götürmek için Blogger Anneler’i kullanabilir; bu sayede, trafiklerini, bilinirliklerini ve satışlarını arttırabilirler.

Peki ne yapılmalı? Önce algımızı değiştirmemiz gerek. Tüm bu mecralar aslında ülkemizde çoğunlukla ücretsiz reklam aracı olarak görülüyor. Ama öyle değil. Geleneksel reklam kanalları arasından artık dünyada sayılmaya başlanmış bir dijital reklamcılık kavramının önemli bir parçası. Dolayısı ile bütçe ayrılmayı da çoktan hak etti.   

Rakamlar dijital mecranın her geçen yıl daha da büyüdüğünü kanıtlar nitelikte. Son yıllara baktığımızda, dijital reklam bütçeleri, Türkiye’de de hızla önemli bir kalem haline geldi. Dijital eskiden geleneksel medyaya alternatif bir mecra olarak değerlendirilirken, şimdi şirketlerde başlı başına ayrı bir mecra olarak ele alınıyor. Sadece para ayırmak yetmiyor, her uygulamanın kullanıcı profilini iyi tanıyıp ona göre planlama yapabilecek ekip de gerekiyor.

Her gün yeni bir “sosyal medyanızı biz yönetelim” teklifi ile karşılaşıyor olmamız ise tesadüf değil.  Çünkü bu yatırımsız ve kolay bir para kazanma yöntemi olarak algılanıyor. Dolayısı ile kiminle çalıştığınız, markanızın, şirketinizin imajını korumak ve vermek istediğiniz mesajın doğru aktarıldığından emin olmak için çok önemli. Markaların zihinlerde yer eden algısını oluşturmak için yıllar içinde ürünleri, reklamları ile verdiği emek bu işi tek tip ve basit gören bir elemanın eline bırakılamayacak kadar değerli. Bizler bu konudaki hassasiyetin farkında olup, daha seçici oldukça dijital bilinçlenme de hızlanacak. Alınan hizmetin kalitesinin artması bu kişilerin sosyal medya okur yazarlık seviyesinin yukarı çıkması ile mümkün olacak.

Önümüzdeki dönemde ise tüm sosyal medya deneyiminin biraz daha özel bir alana doğru kayması bekleniyor. Uygulamalar içinde oluşturulan özel gruplar sanal dünyada sosyalleşmenin tam karşılığını bulacak gibi görünüyor. Snapchat buna öncülük etmişti ama bu ilgi daha sonra Facebook Messenger uygulamasına kaydı. Bu da demek oluyor ki ileriki dönemlerde aynı sosyal medya kanalı hitap şeklimizi farklılaştırmamız gereken küçük kitlelerden oluşuyor olacak. Daha özel, daha ilgili, daha değerli bir iletişim. Aslında tüm deneyimlerden beklenilen o değil mi? Özel hissedebilmek. Yapmamız gereken de ne satıyor olursak olalım bunu kişiyi özel hissettirecek alanda tutarak yapmak. 

Sonuçta hepimizin mutlu olduğu yer aynı, ilgi gösterilmek. Bu ürünlerimizin kullanıcıları için neden farklı olsun ki?

 

 

 

You may also like

10 Tricks to Reduce Belly Fat

Excess Tricks belly fat is among the most