Modern zamanların en bıçak sırtı günlerinden geçtiğimiz muhakkak. Yaşadığımız Covid-19 küresel salgınının nasıl başladığı ve yayıldığı ile ilgili birçok farklı görüş olsa da genel anlamda biliyoruz. Ancak nasıl sona ereceği ve sonrasında ne olacağı konusunda hiçbir şey bilmiyoruz. Bildiklerimiz daha doğrusu konunun uzmanlarından duyduğumuz öngörüler ise pek iç açıcı değil. Yıllarca bu ülkenin vatandaşı olarak “depremle yaşamaya alışmalıyız” sözünü nasıl hayata geçireceğimizi düşünürken şimdi de “sosyal mesafe – maske – hijyen” ile ilgili tüm önerileri hayatımıza adapte etmeye ve böylece her şeye hazırlıklı olarak önlem almayı öğreniyoruz.
Bu salgın ne ilk ne de görünen o ki son olacak. Peki tarihte görünen salgınlar sonrasında halklar ve ekonomiler neler yaşadı? 6.YY da başlayan ve tarihçiler tarafından Justinyen Vebası olarak adlandırılan salgın o dönem için bilinen tüm dünyaya yayılmış ve -tam olarak bilinmese de- milyonlarca insanın ölümüne yol açmıştır. Tahmin edilen ekonomik sonuçları ise dönemin siyasal gelişmelerinden takip edilmiştir. Avrupa kıtasında birçok ülke Justinyen Vebası salgını sebebi ile büyük nüfus kaybına uğramıştır. Buna bağlı olarak da tarım iş gücü ve asker sayısı azalmıştır. Bu güçsüzleşme 7.YY ortaları ile beraber İslam coğrafyasının Anadolu’ya, Mısır üzerinden Kuzey Afrika’ya yayılmasını kolaylaştırmıştır. Bu nüfus ve kültür hareketliliği çeşitli ekonomik alışkanlıkların da değişmesine ve günlük hayatta gerçekleşen tüketim malzemelerinin ticaretini hareketlendirmiştir. Antik çağlardan beri kullanılmakta olan Baharat Yolu, Avrupa halkları ile yakınen temas kurulması sonucu daha çok değerlenmiş ve gıda tüketiminde ve saklanmasında baharat kullanılması sebebi ile İslam Coğafyasını daha müreffeh bir hale getirmiştir. 8. YY ile sona erdiği tahmin edilen Justinyen Vebası daha çok Avrupa nüfusunun azalmasına bağlı işgücü pahalılaşmasına, Arap yarımadası ve İslam coğrafyasının modern anlamda ihracatını ve transit ticaret gelirlerini artırarak güçlenerek büyümesine sebep olmuştur. Bu büyümenin bize en büyük etkisi, Orta Asya’dan göç ederek zengin toprak ve pazar alanı bulunan Rusya bozkırları üzerinden Avrupa, Anadolu ve Arabistan yarımadasına yönelen Türk boylarının çeşitli devletler ile tarih sahnesinde adını duyurması olmuştur.
Tarihteki ikinci salgın ise çok daha uzun süren (14-18. YY arası) ve zihinlerimizde Dante’nin “Veba Maskesi” ile kazınan Kara Veba’dır. Bu salgın hem çok uzun sürmesi ve geniş bir coğrafyayı etkilemesi ekonomik ve siyasi sonuçlarının da büyük olmasına sebep olmuştur. Çok uzun sürmesi inişli – çıkışlı bir süreci takip etmesi sebebi ile tarihte Kara Veba süreci içerisinde birçok veba salgını tespit edilmiş ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştur. Ekonomik olarak ise ilgili yüzyıllarda üretimin artmasına rağmen nüfusun azalması salgın sonrası kişisel varlıkları artırıcı bir etki yapmıştır. Nüfusun üretim – çalışma ekseni topraktan endüstriye kaymış, şehirleşme artmıştır. Artan şehirleşme lüks tüketim ihtiyacını tetikleyerek yeni hammadde ve kaynak arayışlarını artırıp coğrafi keşiflerin yolunu açmıştır. Yine şehirleşme ve üretim tarzının değişmesi sonucu sanayi devriminin önü açılmıştır. Kara Veba modern zamanlarda birçok esere konu olan “zorunlu nüfus planlamasının” ortaya çıkmasını sağlamış, ekonomik olarak güçlü Avrupa’nın doğuşuna zemin hazırlamış klasik imparatorluk yapılarının sarsılmasına sebep olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu olarak etkisini nüfus daralması, tarıma bağlı üretimin azalması ve tarım ürünlerinde fiyat artmasına bağlı olarak ihracatı önleyici gümrük kararları ekonomik hayatı düzenlemiştir. Ayrıca yüksek gelir düzeyinin korunması (Fiskalizm) odaklı maliye sistemi ek vergilerin bu dönemde artmasına sebep olmuştur.
Tarihteki en yakın ve büyük salgın ise “İspanyol Gribi” olarak bilinen, İnfluenza A’dır. Uzmanlarca, 75.000.000 insanın ölümüne sebep olduğu tespit edilen İspanyol gribi, ilginç bir şekilde İspanya’da başlamamasına rağmen; 1. Dünya Savaşı sansürü sebebi ile hemen hemen hiç bir ülkede hastalıkla ilgili haber yayınlanmazken, savaşa girmemiş bir ülke olan İspanya’da yayınlanan tüm gazete ve dergilerde yayınlanması sebebi ile bu ismi almıştır. Bu salgın 1.Dünya Savaşı’nın bitmesinin de bir sebebi olarak gösterilmektedir. Yaşlı, genç, çocuk ayrımı gözetmeksizin milyonlarca insanın ölümüne sebep olan İspanyol gribi, kendisinden önceki salgınların benzer ekonomik sonuçlarını göstermekle birlikte 20.YY ekonomik yapısını şekillendirmiştir demek hatalı bir sonuç olmayacaktır. Bu salgına hazırlıksız yakalanan devletler çaresizce salgının bitmesini beklemiş, salgının hemen sonrasında ise daha az saldırgan bir yapıyı izleyerek ekonomik ve endüstriyel gelişmelere yönelmişlerdir. Bu süreci fırsat bilen Almanya farklı bir yol takip ederek 2.Dünya Savaşı’nın başlamasına yol açmıştır. Yine salgının ekonomik sonuçlarına gelecek olursak, hemen savaş sonrası genç nüfusun azalmasına ilave salgın sebebi ile de ortaya çıkan azalış iş gücü maliyetinin çok yükselmesine sebep olmuştur. Avrupa kıtasından Amerika kıtasına göçü de artıran bu unsur, zaten endüstriyel üretim sürecini tamamlamak üzere olan ABD için ucuz ve zengin bir işgücüne yol açarak büyümenin ivmelenmesi ile neticelenmiş ve günümüz Kapitalist sisteminin temellerinin atılmasına zemin hazırlamıştır. Ülkemizde ise savaştan yorgun çıkan nüfus bu salgın neticesinde iyice güçsüz kalmış bu sebeple nüfusun üretime katılma aşaması beklenilenden çok daha az kalmıştır. Köy şehir arasındaki ayrım netleşmiş 50 li yıllara kadar şehir ve şehir üretimi cazibe merkezi olmaktan uzak kalmıştır. Ancak modern tarım uygulamasına da geçilmesindeki zorluklar çiftçiliğin de bir katma değer unsuru olarak ekonomiye katılmasının önüne geçmiştir. Bu salgın ile ilgili son söz olarak Dr. Metin Özata’nın yazdığı “Atatürk ve Tıbbiyeliler” kitabından bir alıntı yapmak isterim “Samsun'a hareket hazırlığında idik. Atatürk bir müddettir rahatsızdı. Oldukça ciddi olan ve o zaman pek korkulan İspanyol nezlesini Beşiktaş'ta, Akaretler'deki evinde atlatmıştı.''
Bütün salgınlar sadece insan sağlığını değil sosyal, iktisadi, siyasal, ekonomik hatta dini hayatı derinden etkileyecek sonuçlara yol açmıştır. İçinde bulunduğumuz Covid-19 salgını sosyal olarak insanları birbirinden uzaklaştıracağı muhakkaktır. Ancak gelişen teknoloji ile birlikte haberleşme olanaklarının nerede ise sonsuz olması bu uzaklaşmanın olumsuz etkisini azaltacaktır. Çalışma hayatı teknoloji üzerinden planlanıp programlanmaya daha şimdiden başlanmıştır. Bu değişim sabit giderler noktasında firmaların kalemlerini yeniden gözden geçirmelerinin önünü açmıştır. Gelişmekte olan ülkeler şimdiye kadar tüketim ve buna bağlı enflasyon azaltıcı etkenlerle mücadele ederken artık durağanlaşmaya yönelen tüketimi hareketlendirmek için müdahalelerde bulunmaktadırlar. Bu müdahaleler daha çok destek, teşvik ve yardım şeklinde görünmekte ancak üretim ile desteklenemeyen bu yardımlar orta ve uzun vadede negatif sonuçlara gebe olabilecektir.
Belirsizliğin azaldığı, tedbirleri hayatımıza dahil edebildiğimiz, moda tabir ile “yeni normal”in artık normalleştiği, geleceği planlayıp önümüzü görebileceğimiz yarınlar dilerim.